Burası, Balıkesir’in İvrindi ilçesine bağlı Sarıalan köyündeki altın madeni.
Nisan ayında bir gün, maden sahasına giden köylüler ve Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği üyeleri dehşete kapılıyorlar. “Tarlam nerede?” diye çığlık atanlar var. Maden şirketi henüz dava aşaması bile bitmeden, köylülerden habersiz tarlaları çiğneyip yutmuş.
Atalarından kalma topraklarının bir santimini bile tanıyamıyorlar. Ağaçlar köklenmiş. Yeşil bitki örtüsü bir bedenin derisini yüzer gibi sıyrılmış, koca bölge çırılçıplak kalmış. Tepeler yok olmuş.
Ve onca feryadın arasında, bir canavarın durmak bilmez hırıltısıyla çalışan iş makineleri sürekli kazıyor, çukur açıyor, tonlarca toprağı oradan oraya savuruyor.
Bu sadece Sarıalan köylülerinin değil, hepimizin sorunu. Çünkü doğanın tahribatı, bir bölgeyle sınırlı kalmaz. Bu tahribat, ekosistemimizi, su kaynaklarımızı ve tarım alanlarımızı tehdit eder.
Yerel halkın geçim kaynakları yok oluyor. Bu, ekonomik ve sosyal dengeleri altüst eden bir durum. Çevresel yıkım, sadece fiziksel değil, aynı zamanda psikolojik ve kültürel yaralar da açıyor.
Köylüler, atalarının mirası olan topraklarını kaybetmenin yanı sıra, yaşam biçimlerini, toplumsal bağlarını ve geleceğe dair umutlarını da yitiriyorlar.
Peki, ne yapılmalı? Öncelikle, maden şirketlerinin çevreyi koruma yükümlülükleri çerçevesinde denetlenmesi şart. Yerel halkın, kendi toprakları üzerinde söz hakkına sahip olması gerekiyor.
Sürdürülebilir madencilik uygulamalarının hayata geçirilmesi, sadece ekonomik çıkarları değil, insan ve doğa haklarını da gözeten bir yaklaşım benimsenmeli.
Bu noktada, yerel yönetimlerin ve sivil toplum kuruluşlarının iş birliği hayati önem taşıyor. Çevre eğitimlerinin artırılması, halkın bilinçlendirilmesi ve alternatif geçim kaynaklarının oluşturulması için projeler geliştirilmelidir.
Ayrıca, çevre dostu teknolojilerin kullanımı teşvik edilmeli ve yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmeliyiz.
Tarlalar nerede? Bu soru, sadece Sarıalan köylülerinin değil, hepimizin sorması gereken bir soru. Doğamızı, geleceğimizi ve atalarımızdan kalan mirasımızı korumak için şimdi harekete geçmeliyiz.
Çünkü yarın çok geç olabilir. Bu mücadele, yalnızca ekonomik çıkarlar uğruna değil, yaşanabilir bir dünya bırakma sorumluluğumuz adına da verilmelidir.
Çocuklarımıza miras bırakacağımız en değerli şey, onlara temiz bir çevre ve sürdürülebilir bir gelecek sunmak olacaktır.
Tarlalar nerede? Bu sorunun cevabını ararken, doğanın bize sunduğu nimetleri korumak ve gelecek nesillere daha iyi bir dünya bırakmak için birlik olmalıyız. Bu mücadele, sadece Sarıalan köyünün değil, hepimizin mücadelesidir.